ABD’de başkan Donald Trump, 20 Ocak’ta Washington’da gerçekleşen yemin töreninde dondurucu soğuğa rağmen binlerce katılımcı ve milyonlarca izleyici önünde başkanlık konuşmasını yaptı. Konuşmasında oluşturmak istediği “imparatorluğun” temel politikalarına vurgu yaptı.
20 Ocak’ta Washington’daki yemin töreninde konuşan Trump, oluşturmak istediği “yeni Amerikan imparatorluğu” için uygulayacağı temel politikalar hakkında ipuçları verdi. ‘Drill Baby, Drill’ (Kaz bebeğim, kaz) sloganıyla özellikle Amerikan petrolü konusunda politika değişimine işaret etti. Konuşmasının başında kibar bir üslup kullanan Trump, kısa sürede gürültülü ve muhaliflerini eleştiren tarzına dönüş yaptı.
Trump, konuşmasıyla sadece gelecek dört yılın vizyonunu sunmakla kalmamış aynı zamanda müttefiklerini rahatlatmayı ve muhaliflerini kızdırmayı da hedeflemiş olabilir. Amerikan başkanlarının yemin konuşmaları genellikle birlik mesajları içerirken, Trump tam tersini yaparak önceki başkan Joe Biden’ın politikalarını eleştirdi ve kendi döneminde her alanda değişiklik yapacağını vurguladı. Bu konuşma, Trump’ın “Amerika’nın Altın Çağı” olarak tanımladığı yeni bir dönemin başlangıcı olarak nitelendirildi.
DİNİ SÖYLEM VE DEVRİM ÇAĞRISI
Trump, konuşmasında dindar Amerikalılara seslenerek, bir suikast girişiminden mucizevi bir şekilde kurtulmasını “Tanrı, Amerika’yı yeniden büyük yapmak için beni kurtardı” şeklinde yorumladı. Ayrıca, “mantıklı bir devrim” çağrısı yaparak işlerin yeniden yoluna gireceğini ve Amerika’nın yalnızca iki cinsiyeti (erkek ve kadın) tanıyacağını ilan etti.

Trump ayrıca, petrol şirketlerine kazı çalışmalarına devam etmeleri çağrısında bulundu ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini duyurdu. İş insanlarına yönelik vergileri artırmayacağına ve Amerika’nın nimetlerinin Amerikalılara ait olacağına dair söz verdi.
İMPARATORLUĞUN GERİ DÖNÜŞÜ VE MEDENİYETLER ÇATIŞMASI
Trump, ABD’yi güçlü bir imparatorluk olarak tanımlayarak, çıkarlarını korumak için her yere uzanan bir devlet modeli benimsediğini açıkça ortaya koydu. Panama Kanalı örneğini vererek, “Amerikan gemileri, kanalı geçmek için gerektiğinden fazla ödeme yapıyor” ve “Amerika, bu kanalı Panama’ya verdi, ancak onu yeniden alacak” dedi. Kanalın inşası sırasında binlerce Amerikalının öldüğünü iddia ettiyse de, uzmanlar bu sayının çok daha düşük olduğunu belirtiyor.
Ayrıca, Trump, Çin’in kanalı kontrol ettiğini iddia ederek, Çin’i Amerikan yaşam biçimine yönelik bir tehdit olarak tanımladı. Bu tehdit algısının 1990’lardaki “medeniyetler çatışması” tartışmalarına dayandığı görülüyor.
DİNİ VE SİYASİ MANEVRALAR
Trump, farklı grupları bir araya getirerek destekçilerini artırmak için dini ustaca kullandı. Yemin töreni için bağış yapanlara kilisede dua etme fırsatı sunuldu ve bu durum bazı medya organları tarafından “Dua etmek için öde/Pay to Pray” olarak adlandırıldı.
Yemin töreninde çeşitli din adamları dua ederken, Michigan’dan bir Müslüman imamın katılımı son anda iptal edildi. İptalin sebebi ise, imamın İsrail’e karşı bazı direniş hareketlerini terörist olarak nitelendirmeyi reddettiği bir video kaydıydı.
BARIŞ VE GÜÇ SÖYLEMİ ARASINDAKİ ÇELİŞKİ
Trump, bir yandan barış yapıcı bir miras bırakmak istediğini belirtirken, diğer yandan ABD’nin gücünü yeniden kazanmayı hedeflediğini söylüyor. Özellikle Amerika’nın Irak gibi sonuçsuz savaşlara girmesini eleştirdi. Ancak, bu çelişkili söylemlerin belirsizliklerle dolu bir dünyada nasıl bir denge yaratacağı merak konusu oluyor.

GÖÇMENLERE KARŞI SERT TUTUM
Trump, ABD’nin terörist olarak nitelendirdiği hareketler üzerine konuşarak, yerel çeteleri ve suç gruplarını terör örgütü olarak sınıflandıracağını belirtti. Milyonlarca “yabancı suçluyu” sınır dışı edeceğini ve düzensiz göçmenlerin girişini engellemek için sınır bölgelerine ordu göndereceğini açıkladı.
Trump, göçmen akışını ABD için varoluşsal bir tehdit olarak gördüğünü ve ülkeyi istilaya karşı savunacağını belirtti. Göçmenlere karşı tutumunu desteklemek için bir dizi yürütme emri çıkardı ve bu kararlar 18 eyalet tarafından dava edildi.
GÖÇMEN DESTEKÇİLERİ VE İŞ DÜNYASI
Trump’ın en büyük destekçilerinden bazılarının dünyanın en zengin göçmenlerinden olması dikkat çekiyor. Örneğin, Google CEO’su Sundar Pichai ve Elon Musk gibi isimler törene katıldı. Musk, Trump’ın göçmen dostu politikalarını reddetmesine rağmen, kendi şirketlerinde yetenekli göçmenleri istihdam etmeyi tercih ediyor.
YENİ SAĞIN “ÖNDERİ”: ELON MUSK
Elon Musk, Trump’ın önemli bir destekçisi haline geldi. Musk, daha az düzenleme, düşük vergiler ve devlet müdahalesinden uzak bir iş ortamı istediği için Trump’ı destekliyor.
Trump’ın çevresel faktörleri göz ardı eden politikaları, Musk’ın şirketi Tesla’ya fayda sağlayabilir. Trump’ın Mars’a insan gönderme planları, Musk’ın şirketi SpaceX’in daha fazla kamu ihalesi alabileceği anlamına geliyor.
Musk’ın bağışları ve siyasi eylem komitesi aracılığıyla Trump’a sağladığı 120 milyon dolarlık destek de dikkat çekici. Ayrıca, Trump ve Musk, sosyal olarak muhafazakâr fikirlerde giderek daha fazla uyum gösteriyor ve “trans bireylerin” kamusal alanlara entegrasyonuna karşı çıkıyorlar.

ÇEVRE POLİTİKALARI, SAĞLIK VE ENERJİ
Trump, “Kaz bebeğim, kaz!” sloganıyla Amerika Birleşik Devletleri’nin petrol zenginliğini değerlendirme planını duyurdu. Enerji alanında ulusal acil durum ilan ederek fosil yakıt üretimini hızlandırmayı hedefliyor. Bu karar, ABD’nin eski yönetiminin yenilenebilir enerjiye geçiş çabalarını yok sayıyor.
Trump, Paris İklim Anlaşması’ndan çekileceğini duyurarak, bu politikaların uluslararası yansımalarını da göz ardı ettiğini gösterdi. ABD’nin petrol üretimini artırması, OPEC ülkelerinin petrol ve gaz fiyatlarını kontrol etme yetkilerini zayıflatabilir.
Ayrıca Trump, Dünya Sağlık Örgütü’nden de çekildiğini duyurdu. Bu da “küresel” bazı kurumların dünyada yürütmeye çalıştığı politikalara aykırı bir yönetim sergileyeceğinin işareti olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda Trump, ABD’nin yeni Sağlık Bakanı olarak aşı karşıtlığı ile bilinen Robert F. Kennedy Jr.’ı seçmişti.

ABD’NİN LİDERLİK ALGISI VE TRUMP’IN ETKİSİ
ABD, uzun yıllar boyunca “özgür dünyanın lideri” olarak tanımlandı, ancak Trump’ın ilk başkanlık dönemi bu algıyı ciddi şekilde sarsmıştı. Trump, şu anda vaatlerini yerine getirme konusundaki kararlılığıyla dikkat çekiyor. Ancak, ABD’nin stratejik güvenilirliğinin artık en iyi seçenek olmadığı da söylenebilir.
Al-Jazeera’da yer alan analizde Trump’ın politikaları, yeni bir uluslararası düzenin hızlanmasına katkıda bulunuyor gibi görünüyor. Uluslararası arenada oluşan boşluğun başka güçler tarafından doldurulmaya çalışılması, özellikle “güney” ülkeleri için bir araya gelmenin ve kolektif hareket etmenin önemini artırabilir.
Kevser Karatosun / gazetevirgul.com