Son dakika Dünya ABD’nin, Suriye’ye yönelik yaptırımları hafifletmekteki amacı ne?
DünyaManşet

ABD’nin, Suriye’ye yönelik yaptırımları hafifletmekteki amacı ne?

Paylaş

Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye’deki yeni yönetimle temkinli bir şekilde kurduğu açılım süreci ve kademeli adımları çerçevesinde, Başkan Joe Biden yönetimi, Suriye’ye yönelik bazı faaliyetlerde uygulanan yaptırımları 6 aylığına hafifletme kararı alarak Şam’a yönelik olumlu bir adım attı.

ABD Hazine Bakanlığı, geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamada, Suriye ile gerçekleştirilebilecek faaliyet ve işlemleri genişletmek için yeni bir genel muafiyet yayınladığını duyurdu. Açıklamada, Washington’un bir ay önce Beşar Esed rejimini deviren İslami güçlerin kontrolündeki durumu izlemeye devam ettiği belirtildi.

Hazine Bakanlığı açıklamasında, bu adımın “yaptırımların, ülke genelindeki hükümet işleyişi ve temel hizmetlerin -elektrik, enerji, su ve kanalizasyon gibi- sağlanmasını engellememesini temin etmek için atıldığı” ifade edildi.

Bu, Biden yönetiminin Suriye’deki yeni duruma yönelik açılımı çerçevesinde attığı üçüncü olumlu adım olarak değerlendiriliyor. Daha önce, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Orta Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Barbara Leaf başkanlığındaki bir heyet, 20 Aralık’ta Şam’a bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Suriye’nin yeni yönetim lideri Ahmed el-Şara ile bir araya gelmişti. Aynı dönemde Washington, el-Şara’ın yakalanmasına yönelik belirlediği 10 milyon dolarlık ödülü kaldırmış ve kendisini “pragmatik bir lider” olarak nitelendirmişti.

Al-Jazeera’da yer alan haberde, Amerika’nın Suriye konusundaki tavrı hakkında Amerikalı uzmanların görüşleri aktarıldı. Uzmanlar, Washington’un Suriye’ye yönelik yaptırımları hafifletme kararının, bu ülkedeki ve bölgedeki çıkarlarına dayandığını belirterek, Donald Trump yönetiminin görevi devraldıktan sonra Suriye konusundaki olası tutumlarının öngörülmesinin zor olduğuna dikkat çekti.

“EN İYİ SEÇENEK, GENEL MUAFİYET KARARI”

Smith Üniversitesi’nde Ortadoğu Çalışmaları Bölüm Başkanı ve Brookings Enstitüsü Ortadoğu Politikaları Merkezi’ne dışarıdan hizmet veren bir uzman olan Profesör Stephen Heydemann, “ABD, ekonomik canlanma olmadan, Geçici Suriye Hükümeti’nin karşı karşıya olduğu siyasi zorlukların daha da artacağını fark ediyor” dedi.

Geçici hükümet, ABD’den yaptırımları kaldırmasını talep etti. Ancak Heydemann’a göre, bu, ABD’nin karmaşık sistemi içinde kolay bir süreç değil. Örneğin, “Sezar Yaptırımları Yasası” Kongre tarafından onaylandı ve bu yaptırımların kaldırılması için Kongre’nin yeni bir yasa geçirmesi gerekiyor. Heydemann, bunun Biden yönetiminin kalan kısa süresi içinde mümkün olmadığını belirterek, Amerikan yönetiminin genel muafiyet kararını “en iyi seçenek” olarak değerlendirdiğini ifade etti.

Donald Trump’ın yeni yönetiminin, Suriye’deki yeni yönetime yönelik açılım politikasını sürdürüp sürdüremeyeceği konusuna değinen Heydemann, “Bu önemli bir soru çünkü genel muafiyetin süresi 6 ay sonra dolacak. Yenilenmesi, geçiş sürecinin nasıl ilerlediğine bağlı olabilir. Ancak geçmişte, Amerikan politikalarının yönetimler değişse bile Suriye konusunda süreklilik gösterdiğini gördük. Trump, Suriye’ye yaklaşımında Obama’dan çok da farklı değildi” dedi.

Trump, ABD’nin Suriye’den çekilmesini istediğini ifade etse de Heydemann’a göre ekonomik canlanmayı desteklemek çok düşük risk taşıyor ve doğrudan Amerikan katılımını gerektirmiyor. Bu durum, Trump yönetimi tarafından, ABD’nin geçiş sürecindeki Suriye üzerindeki nüfuzunu düşük maliyetli bir şekilde koruma yolu olarak görülebilir. Heydemann, bunun devam edeceğini, yeter ki Heyet Tahrir eş-Şam’ın “farklı güçleri birleştirme, siyasi katılım ve şeffaflık taahhütlerini yerine getirmeye devam etsin” dedi.

“ERDOĞAN, TRUMP’LA UYUM SAĞLAYABİLİR”

Öte yandan, 2011’deki devrimden sonra ABD’nin Suriye’ye ilk özel elçisi olan ve şu anda Atlantik Konseyi uzmanı ve Bard Üniversitesinde profesör olan Büyükelçi Frederick Hof, Biden yönetiminin Esed sonrası Suriye’ye ekonomik toparlanma için mütevazı araçlar sunma ve Heyet Tahrir eş-Şam’a azınlıkları koruma, kapsayıcı bir yönetim kurma baskısı arasında hassas bir denge kurmaya çalıştığını belirtti.

Hof, “ABD yönetimi, özellikle Humus bölgesinde Nusayrilerin saldırıya uğradığına dair raporlar konusunda kesinlikle endişeli. Washington, mezhepçilik ve intikamın İran’ın Suriye üzerindeki nüfuzunun yeniden artmasına kapı açmasından korkuyor” diye ekledi.

Büyükelçi Frederick Hof, “ABD yönetimi, Heyet Tahrir eş-Şam ile açık bir ilişki sürdürmek istiyor, ancak aynı zamanda Esed rejiminin yerini sürdürülebilir istikrar getirebilecek bir yapının aldığını görmek istiyor.” dedi.

Amerikalı uzman Hof, “Trump yönetimindeki bazı kişiler, Esed sonrası Suriye’de İsrail’in sınırlı savaş politikalarını destekleme eğiliminde olabilir. Diğerleri ise İran’ın yenilgisini pekiştirmek umuduyla Heyet Tahrir eş-Şam ile temasları sürdürmek isteyecektir. Ancak Başkan Trump’ın ne karar vereceğini kimse bilemez” dedi.

Hof’a göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Trump ile erken bir uyum sağlayarak yeni Suriye hükümetiyle ilişkileri koruma ve Suriye’de IŞİD’i bastırmak için yeni bir yaklaşım benimseme konusunda destek verebileceği muhtemel.

“KATI YAPTIRIMLAR, SURİYELİ SİVİLLERE ZARAR VERİYOR”

Atlantik Konseyi’nde uzman olarak görev yapan, Orta Doğu İşlerinden Sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi David Mack, katı yaptırımların, acı çeken Suriyeli sivillere insani yardımların ulaşmasını engelleyeceğini söyledi.

Mack, Suriye’den üst düzey bir hükümet heyeti ile Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki liderler arasında son dönemde yapılan toplantıların, yeni Suriye hükümetiyle iletişim kurmanın akıllıca bir adım olduğunu gösterdiğini ekledi. Bölgedeki Amerikan büyükelçiliklerinin, yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını sağlama konusunda çalışacaklarını belirtti. Sonunda, bu çabalar ABD ile Suriye arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlamasına ve yaptırımların kalıcı olarak kaldırılmasına yol açabilir.

Trump yönetiminin tutumuna ilişkin olarak Mack, “Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında Suriye konusunda büyük bir fikir ayrılığı yok. Ancak Trump, ilk döneminde Suriye’ye karşı sert önlemler aldı. Şimdi İsrail yanlısı ulusal güvenlik ve dış politika liderlerinin ne yapmasını tavsiye edeceği görülecek” dedi.

“MARSHALL PLANI YOK”

Arizona Üniversitesi Ortadoğu Uzmanı ve “Akademik Adalet için İttifak” kurucu üyesi Prof. Dr. Leila Hudson, Suriye’deki yeni dönemde geçmiş hatalardan ders almanın önemine dikkat çekti. Hudson, Irak, Afganistan ve Libya’daki kötü tasarlanmış ve yönetilmiş Amerikan emperyalist deneyimlerinin, herhangi bir geçici hükümetin istikrarının, yeterli kaynak desteği ve yeni yönetimin yerel esnekliğine bağlı olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.

Hudson, yeni geçiş hükümetini kaynaklardan mahrum bırakmanın ve Suriye ekonomisine ihtiyaç duyulan yatırımları engellemenin, devrimin kazanımlarını baltalayacağını, başarısızlık ihtimalini artıracağını ve kabul edilemez düzeyde risk ve gerginlik yaratacağını belirtti.

Ancak Hudson, dış destekçilerden Marshall Planı benzeri ağır yardım paketlerinin hem mümkün olmadığını hem de arzu edilmediğini vurguladı. “Suriyeliler sadaka istemiyor,” diyen Hudson, “Sadece muazzam potansiyellerini geliştirme fırsatı arıyorlar. Dünya, yaptırımların Esed rejimini cezalandırmak için olduğunu, ancak Suriye halkını mağdur etmemesi gerektiğini anlamalı.” ifadelerini kullandı.

Hudson, “Yeni rejim dikkate değer bir şekilde başarılı bir başlangıç yaptı, ancak aşırı geçmişi dahil birçok zorlukla karşı karşıya. Teokratik bir devletten sürdürülebilir bir teknokrasiye dönüşmek için makul derecede serbest bir piyasaya ve elbette engelleyici yaptırımlardan arınmış bir yapıya ihtiyaç var.” dedi.

“ABD’NİN ÇIKARI, SURİYE’DE İSTİKRAR SAĞLANMASINDA”

Oklahoma Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Merkezi Direktörü ve Suriye Çalışmaları Derneği’nin eski başkanı Prof. Dr. Joshua Landis ise, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi içinde yaptırımların nasıl ve ne zaman askıya alınacağı konusunda hararetli bir tartışma olduğunu söyledi.

Landis, Washington’un çıkarının, yeni Suriye hükümetinin istikrarı sağlamasında yattığını belirtti. Bunun hem bölge hem de ABD için önemli olduğunu, ancak birçok kişinin ABD’nin yaptırımları kaldırmak karşılığında bir şeyler elde etmesini istediğini ifade etti. Washington’un, Kuzeydoğu Suriye’deki Kürtlerin güvenliği ve kapsayıcı bir yönetim üzerine odaklandığını vurguladı.

Yeni seçilen Başkan Trump’ın, Biden’ın yeni Suriye politikasına yönelik yaklaşımını değerlendiren Landis, “El-Şara ve Heyet Tahrir eş-Şam’ın yönetimi ele geçirmesine Trump yönetiminin nasıl yanıt vereceğini kestirmek zor,” dedi.

Trump’ın, “Suriye Amerika’nın sorunu değil,” sözünü hatırlatan Landis, Ulusal Güvenlik ekibinin Amerikan güçlerini Suriye’de tutarak bir miktar nüfuz sahibi olmayı tercih ettiğini, ancak bunun kesinleşmek için henüz erken olduğunu ifade etti.

Landis, Trump’ın ilk yönetiminde, Ulusal Güvenlik ekibinin Suriye’den çekilme isteğine direnç gösterdiğini ve bu kez aynı başarıyı elde edip edemeyeceklerinin belirsiz olduğunu söyledi. “Tüm yaşananlara rağmen, ABD 14 yıl önce başarmayı hedeflediği birçok şeyi gerçekleştirdi.” diye ekledi.

Kevser Karatosun / gazetevirgul.com

Paylaş