Eski ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Georgia eyaletinin Plains kasabasındaki evinde hayatını kaybettiği duyurulmuştu. Camp David Anlaşmasının mimarı sayılabilecek olan Carter’in Filistin konusunda yaptıkları ve fikirleri hakkında kısa bir derleme yapıldı.
Carter ailesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, bir asırlık ömrü geride bırakan eski ABD Başkanı Jimmy Carter’ın Georgia eyaletinin Plains kasabasındaki evinde 100 yaşında hayatını kaybettiği duyurulmuştu. Carter’ın Filistin konusunda sergilediği yaklaşım, iki devletli çözüm ve barış yanlısı tavrı ile 2002 yılında Nobel Barış Ödülü’nü de almıştı.
Carter, 2018 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Arria Formülü toplantısına gönderdiği açıklamada, iki devletli çözümü savundu ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının “İsrail’in çıkarına olduğunu” bildirdi. Carter 2020 yılında da Netanyahu’nun hayata geçireceğini ilan ettiği ilhak planına karşı olduğunu açıklamıştı.
Carter, İsrail’i “apartheid-ırkçılık” ile suçlamıştı
Arap dünyası, vefat eden ABD Başkanı Jimmy Carter’ı, 1977’de başlayan ve Mısır ile İsrail arasında Camp David’de gerçekleşen ve 26 Mart 1979’da Beyaz Saray’da imzalanan Mısır-İsrail barış anlaşması görüşmelerindeki rolü nedeniyle iyi tanıyor.

Filistin halkı da, Carter’ı İsrail işgalinin uygulamalarını apartheid-ırkçılık olarak tanımlayan ilk Amerikan başkanı olarak hatırlıyor.
Al-Jazeera’da yer alan habere göre Arap dünyası, başkan seçilen Donald Trump ile yeni dönemdeki Beyaz Saray bilinmezliğinin yeni bir yol ayrımında bulunuyor.
Carter ve Camp David Anlaşması
Mısır ile İsrail arasında yıllarca süren savaşın ardından, eski Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat, Carter’la koordineli olarak Eylül 1977’de İsrail’e gitti ve Knesset’te yaptığı bir konuşmada barış çağrısında bulundu.
Görüşmeler çıkmaza girdikten sonra Carter müdahale etti ve İsrail tarafına baskı uyguladı. Daha sonra Sedat’ı ve ardından İsrail Başbakanı Menahem Begin’i Camp David’deki zirveye davet etti ve aralarında arabuluculuk yaptı. Müzakereler birçok kez başarısız olmasına rağmen Carter, iki taraf arasında tek bir taslak belge üzerinde anlaşmaya varılıncaya kadar müzakerecileri bu tesiste tutmakta ısrar etti.

Bölgeye barış getirme hayalleri buharlaştı ve yalnızca İsrail’in Sina Yarımadası’ndan çekilmesini ve Sina’nın kademeli olarak Mısır egemenliğine geri dönmesini öngören bir barış anlaşmasının (Camp David) çerçevesi üzerinde anlaşmaya varıldı. Ancak Mart 1979’da Beyaz Saray’ın bahçesinde imzalanan bu anlaşma, Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlilerin kendi yönetimlerini kurmaları için bir yol oluşturamadı.
Anlaşma, Begin ve Sedat’ın 1978’de Nobel Barış Ödülü’nü kazanmasına sebep oldu, bazı teknik nedenlerden dolayı bu ödül Carter’ı kapsamadı. Ancak Carter bu ödülü 2002’de tek başına kazandı.
Anlaşma, Arap dünyasında pek beğenilmedi; sebebi ise Mısır’ın İsrail’le olan ilişkisi ve anlaşmanın ayrı bir Filistin devleti içermemesiydi. Daha sonra Sedat, Ekim 1981’de bir suikast ile öldürüldü.
İsrail ile karşı karşıya geldi
Carter, 1978 ve 1979’da Mısır ile İsrail arasındaki Camp David görüşmelerinde tarafsız arabulucu rolünü üstlenirken, görevden ayrıldıktan sonra, özellikle 2006’da yazdığı “Filistin: Barış, Apartheid Değil” başlıklı kitabında, İsrail’i giderek daha fazla eleştirmeye başladı. Kitapta Güney Afrika’daki eski ırkçı baskı rejimi ile İsrail rejimini karşılaştırdı.
Kitapta Carter, ABD’de İsrail’in Filistinlilere yönelik muamelesine ilişkin tartışmanın İsrail yanlısı lobiciler ve Amerikan gazete başyazıları tarafından çarpıtıldığını ve durumun tam resmini nadiren sunduğunu savundu. Kitabın kapağında “apartheid” sözcüğünü kullanarak, İsrail’in Filistin topraklarındaki insan hakları ihlallerinden dolayı suçlu olduğunu yazdı.

Kitap, İsrail destekçileri arasında tepkiye yol açtı ve durumu abartmakla ve bazı gerçekleri “yanlış tanıtmakla” suçlandı, İsrail basınında da eleştiriler aldı. Carter Merkezi Danışma Kurulu’nun 14 üyesi protesto amacıyla istifa etti ve kendisine yazdığı bir mektupta şöyle dediler: “Görünüşe göre kötü niyetli savunuculuğa yönelmişsiniz. İsrail’e karşı keskin ve şiddetli duruşunuzu artık destekleyemeyiz.”
Ancak Carter geri adım atmayı reddetti ve İsrail radyosuna verdiği röportajda işgal altındaki Batı Şeria’da Filistinlilere uygulanan kısıtlamalara dikkat çekti. “İsrail, Güney Afrika’da tanık olduğumuz en kötü apartheid vakalarını gerçekleştiriyor.” dedi.
Brandeis Üniversitesi’nde konuşan Carter, apartheid kelimesini “provokasyon olacağını bilerek” kullandığını ancak İsrail’in yerleşim birimleri inşa ettiği işgal altındaki Filistin topraklarındaki koşullara dikkat çekmek istediğini söyledi. Amacının “Siyonizm’i ırkçılıkla eşitlemek” olmadığını, bunun yerine “bu acımasız zulmün Yahudi dini inancının ilkelerine ve İsrail Devleti’nin temel ilkelerine aykırı olduğuna” işaret ettiğini ekledi.
Carter, İsrail’in ilhak planını kabul etmemişti
Eski Başkan Carter, İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu’nun 1 Temmuz 2020’de ilan etmeyi planladığı ancak ertelediği ilhak girişimiyle ilgili yaptığı değerlendirmede “planlanan ilhakın Filistin topraklarının yasa dışı gasbı anlamına geleceğini” vurgulayarak, “İsrail’in Batı Şeria’nın yüzde 30’unu ilhak etme planı, işgal altındaki Filistin topraklarının uluslararası anlaşmalarla belirlenen mevcut statüsüne aykırıdır ve güç yoluyla toprak edinmeyi yasaklayan uluslararası hukuku ihlal anlamına gelmektedir.” ifadelerini kullandı.

İsrail’in on yıllardır Batı Şeria’da yasa dışı Yahudi yerleşimleri kurma politikasının, İsrail’in birlikte var olacak bağımsız bir Filistin devleti fikrini tehlikeye attığını belirten Carter, “Resmi ilhak, barış için üzerinde uluslararası uzlaşma olan iki devletli çözüm fikriyle soruna barışçıl bir çözüm kavuşturulması umudunun sonu anlamına gelir.” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Carter, ilhakın Oslo ve Camp David Antlaşmalarını ihlal edeceği, İsrail’in Mısır ve Ürdün ile yaptığı barış anlaşmalarını tehlikeye atacağı uyarısında da bulunmuştu.
Editör: Kevser Karatosun